BİRLEŞME VE BÖLÜNMEDE KÜLLİ HALEFİYET

Birleşme ve bölünmede külli halefiyet son zamanlarda oldukça merak edilen bir konudur. Bu kapsamda, birleşme ve bölünmede külli halefiyet konusu, birleşmede külli halefiyet, bölünmede külli halefiyet ve birleşme ve bölünmenin farkları açısından külli halefiyet başlıkları altında detaylı bir şekilde incelenecektir.

  1. Birleşmede Külli Halefiyet

Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 136/4’te, birleşmede, devralan şirketin devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün hâlinde devralacağı düzenlenmiştir. Böylece birleşme neticesinde, şirketlerin malvarlıkları birleşir ve infisah eden şirketin ortaklarına birleşilen ortaklıktan pay verilir (TEKİNALP, Ünal/POROY, Reha/ ÇAMOĞLU, Ersin: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2010, s. 108). Birleşme neticesinde infisah eden ortaklığın/ortaklıkların malvarlığının herhangi bir devir işlemi yapılmaksızın kendiliğinden devralan ortaklığa geçmesine “külli halefiyet” denilmektedir (PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, C. 1-2, Ankara 2018, s. 208).

Birleşme neticesinde, devreden ortaklığın malvarlığı tek bir işlemle devralan ortaklığa intikal eder (İPEKEL KAYALI, Ferna: Türk Ticaret Kanunu’na Göre Birleşmeler, İstanbul 2014, s. 20). TTK md. 153/1’de bu işlem, birleşmenin ticaret siciline tescili olarak ifade edilmiştir. Böylece, tescille beraber devrolunan şirketin bütün aktif ve pasifi kendiliğinden devralan şirkete geçer. Söz konusu malvarlıklarının intikali bakımından taşınmazlar için tapu siciline tescil, taşınırlar için teslim, alacaklar için temlik ya da sınai mülkiyet hakları için özel devir şekillerine ihtiyaç duyulmaz (PULAŞLI, s. 257). Tescile ilişkin kolaylıkla beraber malvarlığının devamlılığını sağlayan söz konusu intikal şekli, mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olmasına benzetilmektedir. (İPEKEL KAYALI, s. 19).

Devralan şirket, devrolan şirketin pasiflerini de devraldığı için borçlarından ve yükümlülüklerinden de sorumlu olur. Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 196/1’da, borcun üçüncü kişiye devrinin ancak alacaklının rızasıyla gerçekleşeceği düzenlenmektedir. Ancak birleşmede buna istisna getirilmiştir. Bir diğer istisna ise TBK md. 184/1’de aranan alacağın devrinin yazılı şekilde yapılmış olması şartının birleşme açısından aranmamasıdır. Dolayısıyla, TBK’da aranan şartlar gerçekleşmese de devralan şirket, devreden şirketin taraf olduğu sözleşmelere kendiliğinden taraf olur (TÜRK, Hikmet Sami: Ticaret Kanunu Tasarısı Sempozyumu Tebliği, YÜHFD, 2005, C. 2, Sa. 1, s. 201-202). Devralanın tüm borçlardan bütün malvarlığı ile sorumlu olması üçüncü kişilerin menfaatlerinin korunmasına hizmet eder (TÜRK, s. 157).

  1. Bölünmede Külli Halefiyet

TTK md. 179/4’te, bölünmenin tesciliyle tescil anında envanterde yer alan bütün aktif ve pasiflerin devralan şirketlere geçeceği düzenlenmiştir. Tam bölünmede, bölünen şirketin malvarlığı tasfiye edilmeksizin bölünme sözleşmesinde belirlenen taksime uygun bir şekilde devralan şirketlere geçer. Kısmi bölünmede ise bölünen şirketin tüzel kişiliği sona ermeksizin sözleşme ile belirlenen malvarlığı devralan şirkete geçer. Bölünen şirketin malvarlığının devirden önce kısımlara ayrılarak bir bütün halinde bölünen şirkete/şirketlere geçmesi “kısmi külli halefiyet” olarak adlandırılır. Böylece, bölünen şirket ortakları devralan şirketlerde ortaklık hakkı elde ederler (TEKİNALP, Ünal: Bölünmenin Bugünkü Maddi Hukuk Cephesi, Necip Kocayusufpaşaoğlu’na Armağan, Ankara 2004, s. 550).

Kısmi külli halefiyette malvarlığı, özel devir işlemlerine gerek olmaksızın kanun gereğince kendiliğinden geçer. Birleşmede farklı olarak, malvarlığının bir kısmı intikal eder ve bu malvarlığının birden fazla halefe geçme ihtimali ortaya çıkar. Malvarlıklarının intikali, tescil ile kendiliğinden gerçekleştiği için birleşmede olduğu gibi tescil, teslim, temlik veya diğer şartlar aranmaz. Bölünmede malvarlığı bölümlere ayrılarak devralan şirketlere geçse de birbiriyle bağlantılı aktif ve pasiflerin bütünlüğün sağlanması gerekir (DURGUT, Ramazan: 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Şirketlerin Bölünmesi ve Bölünmeye Hâkim İlkeleri, Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi, 2012, Sa. 126, s. 11-12).

Kısmi külli halefiyetin en önemli işlevlerinden birisi, uzun zaman alacak ve maliyetli devir işlemleri aranmaksızın malvarlığının tek bir işlemle devralan şirkete geçmesidir. Bunun yanında, borcun naklinde alacaklının onayı veya alacağın devrinde yazılı şekil şartları aranmaz. Böylece, işlemler basit ve hızlı bir şekilde gerçekleşir (ÇEBİ, Hakan: Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Ortaklıkların Bölünmesi, İstanbul 2010, s. 56).

  1. Birleşme ve Bölünmenin Farkları Açısından Külli Halefiyet

Bölünmede, şirketin aktif ve pasiflerinin tamamı birleşmede olduğu gibi mevcut veya yeni kurulacak bir şirkete intikal etmez. Böylece bölünmede, bir kısım malvarlığı bütünlük dışında bırakılabilir (COŞTAN, Hülya: Anonim Ortaklıklarda Bölünme, Ankara 2004, s. 114). Bu da taraflarının iradesi çerçevesinde gerçekleşir. Bölünmede külli halefiyet, birleşmede söz konusu olan külli halefiyetten ayrıldığı için “kısmi külli halefiyet” olarak adlandırılır. Dolayısıyla bölünmede, bölünmeye konu malvarlıkları ve borçlar, bölünme sözleşmesi veya planına uygun olarak kısmi olarak devralan şirkete/şirketlere geçer.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir