ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI DAVASI

Acentenin denkleştirme tazminatı davası, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra şartları bulunması durumunda acente tarafından müvekkilden tazminat talep edilmesi adına açılan davadır. Acentenin denkleştirme tazminatı davası incelenmeden önce acente ve acentelik sözleşmesinin tanımlanması gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 122 gereğince acente, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimsedir. Acente ile müvekkili arasında yapılan sözleşme ise acentelik sözleşmesi olarak adlandırılır. Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından acentelik ilişkisinin sona ermesi ve TTK md. 122’de ifade edilen şartların sağlanması gerekir. Bu açıdan acentenin denkleştirme tazminatı davası, aşağıda güncel Yargıtay kararları doğrultusunda ayrıntılı bir şekilde anlatılacaktır.

ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN HAKLI NEDENLE FESHİ

Acentenin denkleştirme tazminatı davası için acentelik sözleşmesi sona ermelidir. Bu konu TTK md. 121’de belirli ve belirsiz süreli acentelik sözleşmesi açısından ayrı ayrı düzenlenmiştir. Belirli süreli acentelik sözleşmesi, haklı sebeplerden dolayı her zaman feshedilebilir. Belirli süreli acentelik sözleşmesi, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilirse belirsiz süreli hâle gelir. Belirsiz süreli acentelik sözleşmesi ise taraflardan her biri tarafından üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Ayrıca belirsiz süreli acentelik sözleşmesi haklı sebeplerden dolayı da feshedilebilir.

İFLAS VEYA ÖLÜM DURUMUNDA ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN FESHİ

Belirli veya belirsiz süreli acentelik sözleşmesi, sözleşme veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona erer. Bu durum, taraflardan birinin tüzel kişi olması halinde, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır. Acentelik sözleşmesinin sona ermesi müvekkilin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, müvekkil veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, acente veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür. Müvekkilin veya acentenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya iflası sebebiyle acentelik sözleşmesi sona ererse, işlerin tamamlanması hâlinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına oranlanarak belirlenecek uygun bir tazminat acenteye ya da onun yerine geçenlere verilir.

ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN HAKSIZ FESHİ

Acentelik sözleşmesinin haksız feshi durumunda sözleşmeyi fesheden taraf tazminat ödemek zorunda kalabilir. Zira haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.

ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN ÜÇ AYDAN ÖNCE FESHEDİLMESİ

Acentelik sözleşmesini üç aylık ihbar süresine uymaksızın fesheden taraf tazminat ödemek zorunda kalabilir. Zira üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI DAVASI

Acentelik sözleşmesiyle taraflar arasında sürekli bir borç ilişkisi kurulur. Söz konusu ilişki çerçevesinde acente, müvekkili için müşteri çevresi oluşturur, onu geliştirir ve güçlendirir.  Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra müvekkilin bu müşteri çevresinden faydalanması durumunda, acente sözleşme sona ermiş olduğu için ücret talep edemez. Bu duruma bir çözüm olarak kanun koyucu, TTK md. 122’de acentenin denkleştirme talep hakkını düzenlemiştir. Denkleştirme talebi için acentenin denkleştirme tazminatı davası açılmalıdır. Acentenin denkleştirme tazminatı davası sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra açılabilir.

Acentelik ilişkisi boyunca acente, sürekli bir şekilde müvekkili nam ve hesabına aracılık faaliyetinde bulunur. Acentenin bu çabasının sonucunda müşteri çevresi oluşur. Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra da müvekkil bu müşteri çevresinden yaralanmaya devam ettiği halde, acente bu müşteri çevresiyle yapılan sözleşmelerden artık ücret alamaz. Acentenin, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, müvekkilin müşterilerle yaptığı sözleşmelerden ücret alma hakkı yoktur. Acentelik sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönemde acentenin gayreti ile oluşturulan yeni müşteri çevresi ekonomik değeri olan bir portföy olup, sözleşme sona erdikten sonra da müvekkilin bu portföyden yararlanmasına rağmen, acentenin müvekkiline devrettiği bu müşteri çevresinden artık yararlanamaması hakkaniyete aykırı bir durum yaratmaktadır. İşte, acentenin denkleştirme talebi, müvekkilin, sözleşmenin sona ermesinden sonra acentenin oluşturduğu müşteri çevresinden herhangi bir karşılık ödemeden yararlanacak olması nedeniyle, hakkaniyet gereğince acenteye ödenmesi gereken bir bedeldir.” (İstanbul BAM 14. HD. 2018/1472 E., 2019/1598 K., 12.12.2019 T.).

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI DAVASI ŞARTLARI

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açılabilmesi için müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da önemli menfaatler elde etmelidir. Ayrıca acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybetmelidir. Son olarak, somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, denkleştirme tazminatının ödenmesi hakkaniyete uygun düşmelidir.

MÜVEKKİLİN ÖNEMLİ MENFAATLER ELDE ETMESİ

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından ilk şart, müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesidir. Önemli menfaatin tespitinde akdedilen sözleşmelerin sayısı, sözleşmeler sebebiyle elde edilen gelir ve acentenin oluşturmuş olduğu portföyün ekonomik değeri önem taşır. Portföyün ekonomik değeri açısından ise aracılık edilen veya ahdedilen sözleşmeler dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan tutarlar esas alınır.

“Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin ahdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya ahdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir.” (Yargıtay 11. HD. 2019/2876 E., 2020/3326 K., 30.06.2020 T.).

ACENTENİN ÜCRET İSTEME HAKKINI KAYBETMESİ

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından ikinci şart, acentenin, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybetmesidir. Bu kapsamda, tarafların aralarında sözleşme sona erdikten sonra acente tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla acenteye ödeme yapılmasını kararlaştırmaları durumunda acentenin denkleştirme tazminatı davasının açılmasına gerek yoktur.

DENKLEŞTİRME TAZMİNATI İSTENMESİ HAKKANİYETE UYGUN OLMALI

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından üçüncü şart, somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir. Tazminat ödenmenin hakkaniyete uygun olup olmayacağının belirlenmesinde ise ödemenin adilliği hususuna odaklanılmalıdır.

“Sigorta acentesi, hakkaniyet gerektirdiği takdirde ve oranda denkleştirme talep edebilir. Bu koşul, somut durumun tüm özellikleri dikkate alınarak denkleştirme ödemesinin adil bir sonuç olup olmayacağının belirlenmesini ifade eder. Denkleştirme isteminin sınırları; sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, markanın etkisi (unvanın), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar göz önüne alınıp çizilir. (Koç, Mehmet, Acentenin Denkleştirme İstemi, s. 90).” (Yargıtay 11. HD. 2019/2876 E., 2020/3326 K., 30.06.2020 T.).

DENKLEŞTİRME TAZMİNATI İÇİN TÜM ŞARTLARIN BULUNMASI

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından TTK md. 122’de sayılan şartların tamamının bulunması gerekir. Bu şartlardan birinin bulunmaması halinde denkleştirme tazminatı talep edilemez.

5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez.” (Yargıtay 11. HD. 2019/2876 E., 2020/3326 K., 30.06.2020 T.).

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI DAVASI İSPAT YÜKÜ

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından ispat yükü farklılık gösterir. Bu kapsamda, yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü ise müvekkil üzerindedir.

Türk Ticaret Kanunu m. 122 uyarınca acentenin denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için aranan koşullar; sözleşmenin sona ermesi, yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da “önemli menfaatler” elde edilmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Denkleştirme talebi için kanunun aradığı şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır.” (Yargıtay 11. HD. 2016/2170 E., 2017/2780 K., 10.05.2017 T.).

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI NASIL BELİRLENİR?

Acentenin denkleştirme tazminatı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. Bu kapsamda öncelikle yeni oluşturulan müşteri çevresi tespit edilmeli, müvekkilin elde ettiği / elde etmesi muhtemel menfaatler / gelirler hesaplanmalı, daha sonra ise acentenin yeni müşteri çevresiyle işlem yapamayacak olması nedeniyle uğradığı gelir kaybı hesaplanmalıdır.

“Denkleştirme talebinin temelinde, acentenin kendi çabasıyla oluşturduğu yeni müşteri çevresinin, sözleşme ilişkisi sona erdiğinde müvekkile devredilmiş olması ve bu yeni müşteri çevresinin ekonomik bir değerinin olması yatmaktadır. Bu nedenle, öncelikle oluşturulan yeni müşteri çevresinin tespiti yapılmalıdır. Acentenin göreve başladığı tarihte mevcut olan müşteri çevresi hariç, yeni oluşturulan müşteri çevresi belirlenmelidir. Bundan sonra hesaplama üç aşamada yapılır: Birinci aşamada, acentenin kendi çabasıyla kazandırdığı yeni müşteri çevresinden müvekkilin elde ettiği/ elde etmesi muhtemel menfaatler/gelirler hesaplanır. Daha sonra, acentenin yeni müşteri çevresiyle işlem yapamayacak olması nedeniyle uğradığı gelir kaybı hesaplanır. Bu kayıp, acentelik sözleşmesi devam etseydi, acentenin temel edimleri karşılığında elde edeceği ücret (provizyon) gelirleridir. Burada temel bir kural vardır: Müvekkilin menfaati, acentenin ücret kaybı kadardır. Bu nedenle, öncelikle acentenin gelir kaybının hesaplanması uygun olacaktır. Bu hesaplama yapılırken, acentenin temel ediminin karşılığı olan ücretler esas alınmalı ve maliyetler düşüldükten sonraki net gelir esas alınmalıdır. Acenteye arızi olarak ödenen ücretler bu hesaplamada dikkate alınmamalıdır. Acentenin bir yıllık gelir kaybı bulunmalıdır. Daha sonra, işin niteliğine ve acentelik ilişkisinin devam ettiği süredeki veriler dikkate alınarak, yıllık müşteri kayıp oranı belirlenir. Yeni müşterilerle müvekkilin tahmini ilişki süresi esas alınarak her yıl için belirlenen miktarlardan, müşteri kayıp oranında indirim yapılır. Her yıl için bulunan zararlar toplanır. Bulunan bu ham alacak üzerinden, acentenin denkleştirme alacağını peşin olarak alacağı düşünülerek, faiz indirimi yapılır ve birinci aşamadaki ham alacak bulunur. İkinci aşamada hakkaniyet denetimi yapılır. Bu aşamada üst sınır dikkate alınmaz. Hakkaniyet ilkesi gereğince alacak tutarında indirim veya artırım yapılabilir. Örneğin, müvekkilin markasının tanınmışlığı yeni müşteri çevresinin oluşumunda etkili olmuşsa, alacak miktarından uygun bir oranda indirim yapılmalıdır. Acente olağanüstü çaba göstermiş, önemli reklam ve tanıtım çalışmaları yapmışsa alacak miktarı hakkaniyet gereği artırılabilir. Hakkaniyet ölçüsü de uygulanarak, acentenin denkleştirme alacağı hesaplanmış olur. Üçüncü aşamada, hesaplanan denkleştirme alacağının, yasal üst sınırı aşıp aşmadığı denetlenir. Eğer üst sınırın altındaysa hesaplanan alacağa aynen hükmedilir; üst sınırı aşıyorsa, alacak tutarı üst sınıra indirilerek hüküm altına alınır.” (İstanbul BAM 14. HD. 2018/1613 E., 2020/121 K., 20.12.2017 T.).

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI HANGİ DURUMLARDA İSTENEMEZ?

Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. Buradan, acentenin kusurundan faydalanarak acentenin denkleştirme davası açamayacağı sonucu çıkmaktadır. Denkleştirme tazminatının talep edilebileceği durumlara, acentenin ücretinin haklı bir gerekçe olmaksızın geç veya eksik ödenmesi, acentenin yetkili olduğu bölgenin daraltılması, acentenin bağımsızlığına aykırı olarak düzenli ve kısa süreli rapor talep edilmesi durumunda acentenin sözleşmeyi feshetmesi örnek verilebilir.

“Acentelik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan denkleştirme bedeli ve maddi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, acentelik sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin 11. maddesinde, acentenin üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmesi ve şirketçe yapılan ihtara rağmen, acentenin üretimini makul bir süre içinde tekrar beklenen düzeye çıkaramamasının, acentelik sözleşmesinin feshi bakımından haklı neden oluşturacağı belirtilmiştir. Davalı tarafından davacı acenteye gönderilen 21.11.2012 tarihli ihtarnamede, davacı acente üretiminin, şirket acentelerinin üretim ortalamasından ve üretim hedefinden oldukça uzak seyrettiği ve acente portföyünün ağırlıklı olarak kaza branşından oluştuğu ileri sürülerek bir ay sonra sözleşmenin feshedileceği bildirilmiştir. Ancak bahse konu ihtarname soyut ibareler içermekte olup, üretim ortalaması belirlenirken davacı acenteye benzer hangi acentelerin baz alındığı, üretim ortalamasının davacı acentenin bulunduğu ilçe şartlarında ne olması gerektiği ayrıca acente portföyünün kaza branşı haricinde diğer branşlarda ortalamasının ne olması gerektiği belirtilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, ihtarnamenin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olup olmadığı, davacı acentenin üretim ortalamasını yakalaması için verilen sürenin acentenin bulunduğu ilçe şartlarında makul olup olmadığı konusunda, ilçe şartlarında diğer emsal acentelerin üretim ortalamalarını da değerlendiren bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 11. HD. 2015/5683 E., 2015/12737 K., 30.11.2015 T.).

ACENTE DENKLEŞTİRME TAZMİNATINDAN ÖNCEDEN VAZGEÇİLEBİLİR Mİ?

Acente denkleştirme tazminatından önceden vazgeçilemez. Denkleştirme talebi ve ücrete ilişkin haklardan önceden vazgeçilememesi kuralı kamu düzenindendir. Bunun etrafından dolanma sonucuna varılacak bir hukuk seçimi ve yetki sözleşmesi ise geçersizdir. Zira TBK md. 27’de kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir.

“Bir denkleştirme tazminatı hakkının bulunmadığını ve denkleştirme tazminatından önceden vazgeçilebileceğini, ancak Türk Hukukunun emredici hükümlerine göre hem tazminat hakkının bulunduğunu, hem de önceden vazgeçilemeyeceğini, 5718 sayılı MÖHUK‘un 5. ve 6. maddeleri uyarınca sözleşmenin sayılan hükümlerinin geçersiz olduğunu, yine TBK’nın 27. maddesi uyarınca yetki anlaşmasının hükümsüz sayılması gerektiğini, zira denkleştirme talebi ve ücrete ilişkin haklardan önceden vazgeçilememesi kuralının kamu düzeninden olduğunu, bu düzenin etrafından dolanma sonucuna varılacak bir hukuk seçimi ve yetki sözleşmesinin TBK‘nın 27. maddesi uyarınca geçersizdir ayrıca HMK‘nın 18/1. maddesi uyarınca da yetki sözleşmesi yapılamaz.” (Yargıtay 11. HD. 2019/4747 E., 2021/5341 K., 23.06.2021 T.).

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI NE ZAMANA KADAR İSTENEBİLİR?

Acentenin denkleştirme tazminatı talebi, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülebilir. Dolayısıyla acentenin denkleştirme tazminatı davası bir yıl içinde açılmalıdır.

“…İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ile dava tarihi arasında 1 yıllık süre ile her halükarda 6098 sayılı TBK’nın 147. maddesinin öngördüğü 5 yıllık zamanaşımının dolmadığı, davalının fesih nedeni olarak gösterdiği gerçekleştirilemeyen hedeflere ilişkin dosyaya belge sunmadığı, feshin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 1.437,00 TL cari hesap alacağı, 27.224,34TL komisyon alacağı ve 60.266,00 TL portföy tazminatı olmak üzere toplam 88.927,34 TL’nin; 19.437,00 TL’lik kısmi için dava tarihinden itibaren, ıslah ile arttırılan 69.490,34 TL’lik kısım için de ıslah tarihi olan 15/02/2017 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir…” (Yargıtay 11. HD. 2019/2876 E., 2020/3326 K., 30.06.2020 T.).

DENKLEŞTİRME TAZMİNATI DİĞER SÖZLEŞMELERE UYGULANABİLİR Mİ?

Acentenin denkleştirme tazminatına ilişkin düzenlemeler, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilere de uygulanabilir. Ancak bu sözleşmeler açısından da sözleşmenin sona ermesi gerekir.

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TALEBİNDE AMAÇ

Acentelik sözleşmesinde müvekkil için müşteri toplayan acente, sadece müvekkiline değil aynı esnada kendisine de bu müşteri çevresi üzerinden maddi kazanç elde etmeyi amaçlar. Böylece acente, acentelik sözleşmesinin sona ermesinin ardından yararlanabileceği müşteri çevresinin getirmiş olduğu maddi karşılığı müvekkilden talep edebilir. Bu sebeple denkleştirme hakkının müşteri çevresiyle sıkı bir ilişkisinin olduğu kabul edilmektedir.

SİGORTA ACENTELERİNİN PORTFÖY TAZMİNATI DAVASI

Sigorta acentelerinin portföy tazminatı 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu md. 23/16’da düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketinin sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor olması ve hakkaniyetin gerektiriyor olması durumunda sigorta acentesinin, sigorta şirketinden tazminat talep edebileceği ifade edilmiştir. Ayrıca, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde ise tazminat hakkının düşeceği belirtilmiştir. Sigortacılık Kanunu md. 23/16 ile TTK md. 122 karşılaştırıldığında, Sigortacılık Kanunu’nda acentenin ücret kaybına uğraması koşulunun yer almadığı görülmektedir. TTK ve Sigortacılık Kanunu arasında özel kanun – genel kanun ilişkisi bulunduğu da değerlendirildiğinde sigorta acentelerinin portföy tazminatı davası açısından acentenin ücret kaybına uğraması koşulunun aranmaması gerekmektedir.

“Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin haksız feshine dayalı denkleştirme (portföy) tazminatı istemine ilişkindir. 102/son da saklı tutulan düzenlemeler arasında sigorta acenteleri ile ilgili olarak 6102 sayılı Sigortacılık Kanunu yer alır. Özel kanun-genel kanun ilişkisi dikkate alındığında, acenteye ilişkin hükümler sigorta acenteleri hakkında öncelikle uygulanacaktır. 23/son hükmü, “Türk Ticaret Kanunu’nun acentelere ilişkin hükümleri sigorta acenteleri hakkında da uygulanır” şeklindedir (aynı yönde TTK m. 120/3). Kısaca, sigorta acenteleri bakımından öncelikle uygulanacak kanun Sigortacılık Kanunu’dur. Bu durum karşısında, genel olarak Türk Ticaret Kanunu m.122 uyarınca acentenin denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için aranan koşullar; sözleşmenin sona ermesi, yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da “önemli menfaatler” elde edilmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Ancak Sigortacılık Kanunu’nda acentenin ücret kaybına uğraması koşulu yer almamaktadır. Sigortacılık Kanunu’nda denkleştirme için aranan kıstaslar, müvekkilinin menfaatiyle hakkaniyettir. Denkleştirme talebi için kanunun aradığı şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır. Bu durumda, yukarıda belirlenen denkleştirme (portföy) tazminatı talep koşulları ile ispat kuralları göz önüne alınarak, somut olay değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 11. HD. 2016/2170 E., 2017/2780 K., 10.05.2017 T.).

ACENTENİN PORTFÖY TAZMİNATI DAVASI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ

Acentenin portföy tazminatı davasında tarafların dayanmış olmaları halinde bilirkişi incelemesi yapılabilir. Bilirkişi raporu ile davacı acentenin portföy tazminatı talep şartlarını gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilebilir. Bu kapsamda bilirkişi tarafından davalının defterleri üzerinde inceleme yapılarak ne kadar sözleşme yaptığı, ne tür sözleşmeler yaptığı, sözleşmelerin süresi, acentenin faaliyetle nedeniyle ne gibi önemli menfaatler elde edileceği ve hakkaniyet ilkesi gereği denkleştirme tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları ayrı ayrı tespit edilebilir.

“Somut olayda davacı defterlerini ibraz edememiş, davalının defterlerinde inceleme yapılması talep etmiştir. Davalının defterleri incelenmek suretiyle alınan bilirkişi raporunda dosyada bulunan belgelerle sınırlı olarak davacı acentenin denkleştirme tazminatı talep şartlarını gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ancak davalının defterleri üzerinde inceleme yapılarak davacının ne kadar poliçe ürettiği hususunu tespit edilmesi mümkün olmasına rağmen alınan bilirkişi raporunda davacı acentenin, dava adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davacının acentenin faaliyetle nedeniyle ne gibi önemli menfaatler elde edeceği ve hakkaniyet ilkesi gereği denkleştirme tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları tartışılmamıştır. Buna göre yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın dava yararına bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 11. HD. 2016/8920 E., 2017/7468 K., 20.12.2017 T.).

ACENTENİN DENKLEŞTİRME TAZMİNATI DAVASI HUSUMET

Acentenin denkleştirme tazminatı davası açısından husumet doğru bir şekilde tespit edilmelidir. Tarafların arasında acentelik sözleşmesinin bulunmaması davanın usulden reddine sebep olacaktır. Bu sebeple öncelikle taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunup bulunmadığı incelenmelidir.

“İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 11.02.2016 tarihli sözleşmenin davacı ile davalılardan Boeing Company arasında bağıtlandığı, sözleşmenin 11.7 maddesi gereğince; sözleşmeye yorumunun Washington eyaleti kanunlarına tabi olduğu, 11.8. maddesinde ise; her iki tarafın sözleşmeden doğan veya sözleşme ile ilgili her türlü uyuşmazlığı görmeye münhasıran Washington Mahkemelerinin yetkili olmasına rıza gösterdikleri, sözleşmenin 11.8 maddesinde yer alan yetki sözleşmesinin MÖHUK’un 47. Maddede aranan koşulları sağladığından milletlerarası yetkiye sahip Türk Mahkemelerinin yetkisinin bertaraf edildiği, davacı ile davalılardan Boeing arasındaki yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, davalı BIC ile davacı şirket arasında ticari bir ilişkinin bulunmadığı, BIC’in 11.02.2016 tarihli sözleşmenin tarafı olmadığı, adı geçen davalının emir ve talimatları doğrultusunda ticari ilişki yürütüldüğü belirtilerek talepte bulunulduğu, iddianın yazılı deliller ile kanıtlanması gerektiği halde bu yönde bir delil bildirilmediği gerekçesiyle davalı … Boeing Company vekilinin yetkisizlik itirazının kabulüne, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, davalı Boeing Internatıonal Corporatıon hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.” (Yargıtay 11. HD. 2019/4747 E., 2021/5341 K., 23.06.2021 T.).

PERFORMANS DÜŞÜKLÜĞÜ SEBEBİYLE ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN FESHİ

Acentenin performansının düşüklüğü, acentelik sözleşmesinin feshi açısından her durumda haklı neden olarak değerlendirilemez. Sözleşmenin haklı neden bulunmadan feshedilmiş olması durumunda acente tarafından acentenin denkleştirme tazminatı davası açılabilir.

“Acentelik sözleşmesinin feshinde portföy azalmasının haklı neden olamayacağı, davalı … şirketinin bazı acentelerinin de aynı şekilde düşüş yaşamasına rağmen davalı tarafından aralarındaki ilişkinin sonlandırılmadığı, bu nedenle haklı feshin olmadığı, denkleştirme tazminatı olarak son beş yılın ortalaması üzerinden 5.369,82 TL’nin davacı acenteye ödemesi gerekmektedir.” (Yargıtay 11. HD. 2015/14094 E., 2017/225 K., 18.04.2017 T.).

Benzer yazılar için bkz.

https://hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/

https://hkavukatlik.com/memurun-ticaret-yapmasi/

https://hkavukatlik.com/kambiyo-senedi-sebebiyle-menfi-tespit-davasi/

https://hkavukatlik.com/marka-hakkina-tecavuz-sucu/

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir